05 Haziran 2015

Oyum HDP’ye, Erdoğan’a hayır demek için, değişim için!

'Dogma, sansür ve keyfiliğin, insan onurunun düşmanları olduğunu göstererek yola devam edeceğiz!'

Gezi ruhu’nu düşman gören…
Etek boyuyla uğraşan…
Kızlarla erkeklerin nasıl oturup kalkacaklarına, nasıl eğleneceklerine karışan…
Hayata kendisi gibi bakmayanları sevmeyen…
Sigara, içki konusunda fetva veren…
Ailelerin çocuk sayısıyla ilgili olarak ahkâm kesen…
Farklı hayat tarzlarını görmeye tahammülü olmayan…
Farklı düşünenleri düşman gibi, darbeci gibi gören…
Her taşın altında kumpas, darbe gören…
Gazeteci hakkında bir haberden dolayı müebbet hapis isteyen…
"Gazeteci gazete yapar, siyasetçi de siyaset, kimse kimsenin işine karışmasın" sözünden nefret eden…
Eleştiriye tahammülü olmayan…
Hukuk devleti diyen işadamını vatan haini ilan eden…
Faizi indirmeyen merkez bankacısına satılmış diyen…
İfade özgürlüğünü çiğneyen kararları iptal eden yüksek yargıcı hain ilan eden…

Yargı bağımsızlığını yerle bir eden… Kuvvetler ayrılığını hiçe sayan... 'Affedersiniz Ermeni',  'Affedersiniz Rum' diyen… Alevi inancını dışlayan...

Telefonla haber attıran… 
Telefonla gazeteci kovduran...
Telefonla gazete patronu azarlayan, ağlatan...
Telefonla TV programı sansürleyen...
Telefonla köşe yazarını işinden eden...
Meydanlarda gazeteci yuhalatan... Meydanlarda gazeteci tehdit eden...
Kendisine ancak hoşlandığı soruları soran ‘yandaş gazetecileri’ huzura kabul eden...
Twitter’ı kapattıran...
YouTube’u kapattıran...
Sosyal medyayı ‘baş belası’ ilan eden...
İnternetin dilini kesmek için yasal düzenlemeler yapan...
Kürt sorunu yoktur, diyen…
Çözüm sürecini tıkayan…
‘Çözüm süreci’nden eskinin savaş söylemine dönen…
Dağıttığı devlet ihalelerinden sağlanan paylarla kendi ‘havuz medyası’nı yaratan...
Medyada genel yayın yönetmenlerine, köşe yazarlarına, ana haber politikalarına kadar temel konularda ‘son söz’ hakkını kullanan…
Sevmediği medya patronlarına karşı yasaları boşlayarak acımasız vergi denetlemelerine, acımasız vergi cezalarına başvuran…
Vergi ve ihaleyi, başta medya patronları olmak üzere, büyük iş dünyasını yola getirmek için kullanan…
Her şeyi kendine tabi kılmak isteyen…
Kendisine biat etmeyeni düşman gören…
Bir büyük iş adamı hakkındaki beraat kararını bozdurması için kendi Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokan... 
Danıştay Başkanlığı seçimine müdahale ederek, kendi istediği adayın başkan olmasını sağlayan...
Üniversitede rektör seçimlerine doğrudan karışan...
Bir büyük devlet ihalesini hoşlanmadığı bir gruptan alıp bir başka gruba verdiren…
“Kırın kapısını alın o gazeteciyi içeri... Savcı mırın kırın mı etti, onu da atın içeri...” diye İstanbul Valisi’ne emir buyurabilen Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanı yapan...
“O gazetecinin sitesini kapatın! Mahkeme kararı mı yok?.. Yaa kardeşim, biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız. Koca yüzde 50 oy almış bir partinin iradesini söylüyorum ben. Boş ver, affedersin siktir et gerisini...” diyebilen, hukuk devletini bu kadar hiçe sayabilen Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturtan...
“O polisleri derhal açığa alın, uzaklaştırın. Sabaha bırakmak mı?.. Onlar ifade mifade aldılar, o zaman bir anlamı kalmaz. Hemen toplayın, bir saat içinde yapın geçin. Ondan sonrasını siz buraya bırakın, yasa ne lazımsa çıkar kardeşim” diyerek İstanbul Valisi’ne talimat yağdıran müsteşarını İçişleri Bakanı yapan...

Başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın müsteşarlığını yaptıktan sonra İçişleri Bakanlığı'na getirilen Efkan Ala, anayasadaki seçim hükümleri uyarınca Ulaştırma ve Adalet bakanlarıyla birlikte hükümetten ayrıldı (sağdan ikinci).

 

Protesto eylemlerinin kıyısında hayata veda eden Berkin Elvan’ın acılı anasını meydanlarda yuhalatabilecek kadar duyarsızlaşan...

Kamunun hesap kitap işlerine dair Sayıştay raporlarını Meclis denetiminden kaçıran...
İhale yasasını bilmem kaç kere değiştirten…
Yolsuzluk, rüşvet dosyalarını kapatmak için ‘paralel darbe’yi icat eden…
Yolsuzluk, rüşvet dosyalarının üstünü örtebilmek için darbecilerle işbirliği yapan…
Yolsuzluk, rüşvet dosyalarını kapatmak için yargıçları, hâkimleri, polisleri bir anda görevlerinden uçuran...
Savcı talimatı dinlemeyen polislerle ‘polis devleti’nin yolunda adımlar atan...
Kararlarından dolayı yargıç tutuklatan…
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet dosyalarının üstünü örtmek için, soruşturmaları karartmak için Adli Kolluk Yönetmeliği’ni anayasaya aykırı olarak değiştirten...
Hukukun üstünlüğü açısından 2010 yılı anayasa değişikliği referandumundan kilit kurum olarak çıkan HSYK’yı teslim almak için, “Yanılmışız!” diyerek ek yasal düzenlemeler yapan, adımlar atan...
Ayakkabı kutularından, yatak odalarından etrafa saçılan milyon dolarlarla bakanlarına kadar uzanan dosyalara ilişkin fezlekeleri kamuoyundan saklamak için her türlü oyunu sergileyen...
‘Paralel darbe’ diye diye ‘kendi darbesi’ni yapan...
MİT Kanunu'yla bir yandan Baasvari ‘muhaberat devleti’nin kapısını açarken, diğer yandan kendi ‘darbesi’ni gün geçtikçe derinleştiren...
Kısacası, yargı bağımsızlığını yerle bir eden…
Kuvvetler ayrılığını hiçe sayan...
“Affedersiniz Ermeni” diyen…
“Affedersiniz Rum” diyen…

Alevi inancını dışlayan…
İstanbul’da, sinagogların önünde Hitler tişörtlü adamların zuhur etmesine kadar varan bir Yahudi düşmanlığı, bir anti-semitizm dalgasının simsiyah kabarmasına dili ve söylemiyle verimli zemin hazırlayan...
Daha 15 yaşındayken, protesto eylemlerinin kıyısında hayata veda eden Berkin Elvan’ın acılı anası Gülsüm Elvan’ı meydanlarda yuhalatabilecek kadar duyarsızlaşan...
Toplumu böylesine kutuplaştıran, cepheleştiren...
Sürekli nefret suçu işleyen...
Ayrımcılığı besleyen...
Demokrasiyi demokrasi yapan değerlere sırtını dönen...
Sadece sandıktan çıkan çoğunluğu demokrasi sanan...
Sandıktan çıkan çoğunlukla, demokrasilerde yargının teslim alınamayacağını, kuvvetler ayrılığının hiçe sayılamayacağını, ifade özgürlüğünün tepelenemeyeceğini, özgür medyanın yok edilemeyeceğini, sivil toplumun fethedilemeyeceğini, yani demokratik değerlere dokunulamayacağını bilmeyen...
Yüzünü Batı’dan Doğu’ya çeviren...
‘Askeri vesayet’ten ‘sivil despotluk’a geçişi ‘yeni Türkiye’ diye, ‘halk ihtilali’ diye yutturabileceğini sanan…
‘Tek adamlık’ yolundaki, ‘Ben yaptım oldu düzeni’ ya da ‘Erdoğan devleti’ yolundaki yürüyüşünü devam ettirebileceğini sanan…
Yüzde 10 seçim barajı, YÖK, MGK, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Genelkurmay'ın Savunma Bakanlığı'na değil Başbakanlığa karşı sorumlu olması gibi 12 Eylül askeri yönetiminin kurumlarına sahip çıkan…
Güç zehirlenmesini dolu dolu yaşayan…
İktidar kibirini hiç elden bırakmayan…
George Orwell’ın “Özgürlük başkalarının duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmektir” sözünün kıyısından köşesinden geçmemiş olan…
Mario Vargas Llosa’nın şu sözlerinden muhtemelen habersiz yaşayan:

'Dogmanın, sansürün ve keyfiliğin, ilerleme ve insan onurunun ölümcül düşmanları olduklarını göstererek…Yola devam  edeceğiz'

Yazarın içinde bulunduğu durum her zaman başkaldırıdır.
Şeytanın avukatı rolüdür.
Toplumda, dün ve bugün olduğu gibi hayır diyerek… Başkaldırarak…
Farklı düşünme hakkımızın tanınmasını talep ederek... 
Dogmanın, sansürün ve keyfiliğin, ilerleme ve insan onurunun ölümcül düşmanları olduklarını göstererek...
Yola devam edeceğiz!

Son söze gelince:
Pazar günü oyum HDP’ye, Erdoğan’a hayır demek için, değişim için!

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nimet'e özgürlük!

İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından Nimet Tanrıkulu, 29 Ekim 2024 tarihinde, hukuk dışı bir kararla tutuklanıp Ankara Sincan Kapalı Cezaevi'ne kondu

Ankara'nın nihai bir oyun planı, bir "end game"i var mı?..

Yoksa yine malum "devlet ezberleri"yle yola devam çıkmazı mı?..

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

"
"